8 Mart 2008 Cumartesi

İNCELEME RAPORLARI ÜZERİNDE TEREDDÜT HASIL OLMASI DURUMUNDA

1-Giriş:

Türk vergi sisteminde beyan esası geçerlidir. Bu ilke, vergi matrahını oluşturan kazancın gerçek miktarının en iyi, bunun elde eden mükellefler tarafından bilinebileceği varsayımına dayanmaktadır. Bu nedenle mükelleflerin vergi matrahlarını bağlı bulundukları vergi dairelerine kendilerinin beyan etmeleri konusunda serbestiyet tanınmıştır. Mükellef tarafından verilen beyannamenin, herhangi bir itiraz yapılmadan ilk etapta kabul edilmesi esastır. Bununla birlikte Kanun, yapılan bu beyanın daha sonra İdare tarafından incelenerek doğruluğunun ortaya çıkarılması hakkının mahfuz olduğunu da öngörmüştür. Vergi İdaresi, Kanundan aldığı bu yetkiyi, inceleme yetkisi ile donatılmış bulunan elemanları marifetiyle yerine getirir.

Vergi Usul Kanununun 134. maddesinde bu bağlamda, vergi incelemesinden maksadın, “ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunun araştırmak, tespit etmek ve sağlamak” olduğunu öngörmüştür.

Öte yandan, vergi incelemelerinin yapılması ile ilgili esas ve ilkeler aynı Kanunun 134 ila 141. maddelerinde derpiş edildiğini görüyoruz.

Bu meyanda, 135. maddede, incelemeye yetkililerin kimler olduğu konusu açıklamış ve bunların;

-Hesap uzmanları ve hesap uzman yardımcıları

-İlin en büyük mal memuru

-Vergi denetmenleri ve vergi denetmen yardımcıları

-Vergi dairesi müdürleri

-Maliye müfettişleri ve maliye müfettiş muavinleri

-Gelirler kontrolörleri ve stajyer gelirler kontrolörleri

-Gelirler Genel Müdürlüğünün merkez ve taşra teşkilatında müdür kadrolarında görev yapanlar olduğu belirtilmiştir.

Kanunda incelemeye yetkili olanlar olarak yukarıda belirtilen kişiler sayılmakla birlikte, uygulamada vergi incelemelerinin daha çok, bu konuda uzmanlaşmış olan ve ilgili kamuoyunda kısaca inceleme elemanı” yada “denetim elemanı” olarak bilinen hesap uzmanları ve hesap uzman yardımcıları, vergi denetmenleri ve vergi denetmen yardımcıları, maliye müfettişleri ve maliye müfettiş muavinleri ile gelirler kontrolörleri ve stajyer gelirler kontrolörleri tarafından yapıldığını biliyoruz. Vergi dairesi müdürleri de, dairenin günlük işlerini engellemeyecek mahiyetteki basit ve kısa inceleme gerektiren konularda inceleme yaptıkları uygulamada görülmektedir. Bunun dışında, sayılan diğer kişilerle ilgili inceleme yetkisi uygulamada çoğu zaman kağıt üzerinde kaldığı söylenebilir.

Vergi inceleme elemanları, gerçek duruma uygunluğunu araştırdıkları mükellef hesapları üzerinde kanuni esaslar çerçevesinde yaptıkları incelemeler neticesinde tespit ettikleri hususları bir tutanağa geçirerek mükellefle birlikte imza ederler. İnceleme elemanı daha sonra, tutanakla tespit edilmiş bulunan hususlar hakkındaki görüş ve kanaatlerini, elde ettiği diğer bulgu ve delillerle birlikte, vergi hukuku ve muhasebe biliminin genel kuralları ışığında işleyerek bir rapora bağlar. Belli bir dispozisyon içerisinde hazırlanması gereken vergi inceleme raporunun sonunda, inceleme elemanı, son tahlilde hangi sonuç yada sonuçlara vardığını da kısaca belirtmektedir.

Bu arada ayrıca, Yeminli Mali Müşavirlerin 3568 sayılı Kanuna göre düzenledikleri inceleme raporlarının da, yukarıda sayılan incelemeye yetkililerin yazdıkları vergi inceleme raporları ile aynı statüde olduğunu da belirtmek gerekir.

2-İnceleme Raporlarına İtibar Edilmesi Esastır:

Öte yandan, Vergi Usul Kanunun ilgili hükümleri çerçevesinde hazırlanan vergi inceleme raporlarında önerilen matrah veya matrah kısımları veyahut sair hususların vergi dairesi tarafından, hiçbir değişiklik yapılmadan, aynen yerine getirilmesi esastır.

Nitekim, Vergi Daireleri İşlem Yönergesinin 74. maddesine göre, daireye intikal eden vergi inceleme raporlarına ilişkin yapılması gereken işlemlerin ilgili memur(lar) tarafından en geç 7 gün içinde yapılacağı belirtilmektedir. Zaman aşımlı olanlarla ilgili işlemlerin ise, aynı günde tamamlanarak, raporda önerilen tarhiyatın yapılması için ilgili masaya gönderileceği öngörülmüştür.

Vergi dairelerinin, işlem yönergesinde yer alan kurallar dairesinde hareket etmeleri gerektiği konusunda herkes hemfikirdir.

3-Rapor Üzerine Tereddüt Hasıl Olması Durumunda:

Kural böyle olmakla birlikte, vergi dairesine ulaşan inceleme raporları, gerek, yapılan önerilerin kanuna yada mükellefle ilgili gerçeklere uygunluğu konusunda, gerekse olası maddi hatalar yönünden her zaman sorunsuz olmayabilir.

İncelme raporu ve tutanakları üzerinde vergi dairesi tarafından herhangi bir tereddüt hasıl olduğu takdirde, daire, hiçbir işlem yapmadan bekleyecek ve ilgili makamın konu hakkındaki görüşünü aldıktan sonra gerekli muameleleri gerçekleştirecektir.

Nitekim, eldeki mevcut Vergi Dairesi İşlem Yönergesinin “inceleme yetkisine sahip elemanlarca hazırlanan raporlar veya tutanakların hiçbir değişikliğe tabi tutulmadan önerilen şekilde işleme konulmasının esas olduğunu” öngören 75. maddesine göre, bu rapor ve tutanaklar üzerinde tereddüt olan durumlarda;

a)Maliye müfettişleri ile müfettiş yardımcılarının, hesap uzmanları ile hesap uzman yardımcılarının ve gelirler kontrolörleri ile stajyer kontrolörlerinin düzenlemiş oldukları inceleme raporu ve tutanaklar hakkında Bakanlıktan,

b)Vergi denetmenleri ile denetmen yardımcılarının düzenlemiş oldukları inceleme raporu ve tutanaklar hakkında ilgili defterdarlıktan veya gelirler bölge müdürlüğünden,

c) Yeminli Mali Müşavirlerce düzenlenmiş olan raporlar hakkında da Gelirler Genel Müdürlüğünden

bağlı bulunulan defterdarlık kanalıyla görüş sorulur. Alınan cevaba göre gerekli işlem yapılır.” denilmektedir.

İşlem Yönergesi, vergi dairesinin üzerinde tereddüte düştüğü inceleme raporları ile ilgili olarak nasıl hareket edeceğine dair, görüşünü soracağı mercileri bu şekilde açıklamış açıklamasına ancak, malum; 5345 s. Kanunla Maliye Bakanlığının gelir teşkilatı kısmında önemli değişiklikler meydana getirilmiştir. Vergi Dairesi, yeni düzenlemede de varlığını korurken, Gelirler Genel Müdürlüğü ile gelirler bölge müdürlükleri feshedilmiş ve gelir teşkilatının taşra birimleri geleneksel defterdarlık örgütünden koparılarak 29 yerde il bazında vergi dairesi başkanlıkları ihdas edilmiştir. Yeni yapıyla kurulan makam ve mercilerin hangi eski makam ve merciye tekabül ettiği konusunda 5345 s. Kanunda birtakım açıklamalar yapılmıştır gerçi ancak, bu konuda yapılan düzenlemelere bakıldığında özellikle bu, işlem yönergesinin 75. maddesi çerçevesinde raporda tereddüte düşülmesi halinde görüşü sorulacak merciler konusundaki belirsiz noktaları tümüyle giderdiği söylenemez.

Şöyle ki, 5345 sayılı Gelir İdaresi Başkanlığı Teşkilatının Yeniden Kurulması Hakkında Kanunun “Atıflar ve Yetkiler” başlıklı 33. maddesinde; “Diğer mevzuatta Gelirler Genel Müdürlüğüne yapılmış atıflar ilgisine göre Gelir İdaresi Başkanlığına,….ilin en büyük mal memuruna, defterdara ve defterdarlığa yapılan atıflar ilgisine göre vergi dairesi başkanı ve başkanlığına, vergi dairesi başkanlığı bulunmayan yerlerde vergi dairesi müdürlüğüne yapılmış sayılır.” denilmektedir.

5345 sayılı Kanunda, vergi idaresi başkanlığının bulunmadığı illerde başkanlık yetkisini haiz vergi dairesi müdürlüğünün kurulacağı belirtilmekle birlikte, buralarda kurulacak vergi dairesi müdürlüklerinin, o ilin defterdarlıklarına bağlı olarak mı kalacakları, yoksa, yeni düzenlemeye uygun olarak defterdarlıklardan bağımsız ve vergi dairesi başkanlıkları gibi direkt Gelir İdaresi Başkanlığına bağlı mı olacakları noktasında geleceğe dönük bir belirsizlik vardır.

İşte, sözü edilen Kanunla yapılan değişiklikler sonrasında ortaya çıkan yeni idari yapıya uygun alt düzenlemeler henüz tamamlanmış olmamakla birlikte, inceleme raporlarının uygulanması konusunda tereddüte düşen vergi dairelerinin İşlem Yönergesinin 75. maddesi çerçevesinde görüşüne başvurmaları gereken mercilerin, eski düzenlemelerle 5345 s. Kanun hükümleri ışığında, aşağıda belirtildiği şekilde olması gerektiğini düşünüyoruz.

Buna göre;

- Maliye Müfettişi ve Maliye Müfettiş Yardımcıları ile Hesap Uzmanları ile Hesap Uzman Yardımcılarının yazmış oldukları raporlar hakkında Bakanlıktan,

- Gelirler Kontrolörleri ile Stajyer Gelirler Kontrolörlerinin yazmış oldukları raporlar hakkında Gelir İdaresi Başkanlığından,

- Vergi Denetmenleri ile Vergi Denetmen Yardımcılarının yazmış oldukları raporlar hakkında, bağlı bulundukları vergi dairesi başkanlığından,

- Yeminli Mali Müşavirlerce yazılmış olan raporlar hakkında da Gelir İdaresi Başkanlığından görüş istenerek alınan cevaba göre işlem yapılmalıdır.

Bu arada, eski düzene uygun olarak çıkarılmış bulunan mevcut İşlem Yönergesinin 75. maddesinde, vergi dairelerinin yukarıda belirtilen mercilerden, kendi bağlı bulundukları defterdarlıklar aracılığıyla görüş talep edecekleri öngörülmüştü. Yeni dönemde, vergi dairesi başkanlığının kurulduğu iller için, vergi dairesi başkanlığı defterdarlığın yerine geçtiğinden bu konuda bir sorun çıkmayacaktır. Buralardaki vergi daireleri, yukarıda belirtilen mercilerden, münyesinde bulundukları vergi dairis başkanlığı vasıtasıyla görüş talep edecekelerdir.

Belirsizlik; vergi dairesi başkanlığı kurulmayan illerdeki vergi dairelerinin, sözkonusu görüş talebini kendilerinin doğrudan mı yoksa, bulundukları ilin defterdarlığı kanalıyla mı gerçekleştirecekleri konusundadır.

Bu nedenle, yeni yapının fiilen henüz tam olarak kurulmadığı şu dönemde, vergi inceleme raporları üzerinde vergi dairelerince tereddüde düşülmesi halinde görüş sorulacak makamların hangileri olacağı ve başkanlık kurulmayan illerde faaliyet gösteren vergi dairelerinin sözkonusu görüş talebini ne şekilde gerçekleştirecekleri konusunda eski düzenleme çerçevesinde, yani, Yönergenin 75. maddesinde sayılan merciler itibariyle fakat onların yerine oluşturulan yeni merciler nezdinde müracaatta bulunmak gerektiği kanaatindeyiz.

4-Sonuç:

Doğrudan mükelleflerle ilgili olmamakla birlikte, vergi daireleri ile diğer mali idare birimleri arasındaki bir iç işleyiş sorunu olan bu konuyu, sözünü ettiğimiz bu idari birimler arasında özellikle bu geçiş döneminde belirsizliklerin çıkabileceği düşüncesiyle kaleme aldığımız yazımızda; vergi dairelerinin, kendilerine intikal eden vergi inceleme rapor ve tutanaklarını hiçbir değişikliğe uğratmadan, aynen önerilen şekilde işleme koymalarının esas olduğu, ancak, rapor ve tutanaklarının içeriğinde yada “sonuç” kısmında önerilen işlemlerle ilgili olarak tereddüde düşmeleri halinde, izlemeleri gereken yolun hangisi olduğu konusunda birtakım belirsizliklerin bulunduğunu ve bu nedenle oluşturulan yeni idari yapıya uygun düzenlemelerin vakit geçirilmeden gerçekleştirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Hiç yorum yok: