8 Mart 2008 Cumartesi

Kira Artışlarını Dizginleme Konusunda Bir Öneri

Geçtiğimiz aylarda, yıllar sonra yıllık enflasyon oranının yüzde 10’ un altına düşmesi ile birlikte, bunun çok üzerinde bir seyir izlemeye devam eden konut kiralarının bu durumu, kamuoyunun gündemine gelmiş ve konu medyada belli bir süre tartışılmıştı. Fakat, yılın üçüncü çeyreğini bitirmek üzere olduğumuz şu günlerde, enflasyon hedefinin tutturulabileceği yönünde güçlü beklentilerin oluşmasına rağmen, kiralardaki bu dengesiz artışın devam etmesi nihayet hükümet çevrelerinin dikkatini çekmeye başladı ve Başbakan’ ın kendisi, bizzat, bu konuya el atmanın yollarını arayacaklarının sinyalini verdi.

Peki, ülkede ciddi bir konut açığının bulunması nedeniyle, oldukça geniş bir kesimi ilgilendiren konut kiralarının enflasyon oranının hayli üzerinde artış göstermeye devam etmesi meselesine nasıl bir hal yolu bulunabilir?

Resmi kaynaklardan kamuoyuna henüz yansıyan bir bilgi olmamakla birlikte, Hükümetin, kiracıları koruyacak yasal bir düzenleme ile kira artışlarını belli bir düzeyde tutmaya çalışacağı yönünde bir izlenim mevcut. Geçmişte de denenmiş olan bu yöntemle pek çok kiracı ile ev sahibi, artışlardaki anlaşmazlıklar yüzünden davalık olmuş ve uygulanan bu metod sorunu çözememişti. Esasen, bu şekilde kira artışları tam manasıyla kontrol altına alınamayacağı gibi, özü itibariyle demokratik olmayan böylesi uygulamalardan kalıcı bir netice beklemek de mümkün değildir.

Oysa, kira artışlarının diğer mal ve hizmet fiyatlarındaki artışı açık arayla sollamasının nedeni olan konut açığı ve mevcut olanların da, mülkiyet olarak dengesiz bir dağılım göstermesi gerçeğinden hareketle; hadiseye bu noktadan yaklaşarak çözüm bulmanın daha doğru olacağı kanaatindeyiz.

Çözüm, Artan Oranlı Vergide

Bilindiği üzere, hayatta karşılaşılan herhangi bir sorunun birden çok çözüm yolu bulunabilir. Ancak, bunlardan en etkili olanının tespit edilerek uygulanması durumunda, zaman ve kaynak yönünden tasarruf sağlanacağı gibi, ulaşılmak istenen hedef de daha rahat bir biçimde elde edilebilecektir.

Bunun gibi, kiralarla ilgili olarak sözünü ettiğimiz bu problemin de, artışları yasal bir düzenlemeyle doğrudan sınırlamak yada konut üretimini artırmak gibi alternatif başka çözüm şekilleri bulunabilir. Fakat, uzun vadede gelir dağılımındaki dengesizliğin belli ölçüde giderilmesinde de etkili olabilecek en iyi yöntemin, emlak vergisi ile tapu harçlarında yeni bir düzenlemeye gidilmesi olduğu açıktır. Çünkü zaten ülkede konut sayısı talep edilenden daha az ve mevcut konutlar da zaman içinde, nispeten daha az sayıdaki belli kesimlerin elinde toplanmış durumda..

Bu kişiler, özellikle faizlerin düşmesiyle birlikte, tasarruflarını konut gibi gayrı menkullere yatırmaya başladılar. Portföylerinde ciddi sayıda konut vb. gayrimenkul bulunanlar, olaya tamamen ticari kar mantığıyla bakıyor ve zamanında mevduat faizinden kazanmış oldukları yüksek kazançları konut kiralarından elde etmeyi bekliyorlar. Üstelik, adamların elinde çok sayıda konut bulunduğu ve yılların birikimiyle almış oldukları bir iki daireyi kiraya veren emekli yada kiradan başka pek bir geliri bulunmayan sair vatandaşlar gibi ay sonunda alacakları birkaç kuruşluk kira gelirine de muhtaç olmadıkları için, ellerindeki mukayeseli üstünlük silahını kullanarak, evler aylarca boş beklese bile kirayı düşürmemekte direnebiliyorlar. Sonunda, yeni bir eve taşınmaktan bile üşenen kiracılar, yüksek de olsa, ev sahibi tarafından neredeyse tek taraflı olarak belirlenen artış oranına razı olmak durumunda kalıyorlar. Bütün ev sahipleri bir şekilde birbirinden etkilenerek aynı yönde davrandıkları için, kiralardaki artış bir türlü makul bir düzeye inememektedir.

Bunun için, bu günlerde konuya çözüm getirmeye çalışan Hükümet yetkililerine; emlak vergisi ile tapu harçlarının konut sayısındaki artışa göre artan oranlı bir hale getirilmesini öneriyoruz. Bu şekilde, hem insanların ticari hayattan ve banka sisteminden paralarını çekerek atıl bir yatırım aracı olan emlak sektörüne gömmeleri önlenmiş olur, hem de, şu an ellerinde yüksek sayıda konut bulunan kişilerin, bunları konut sahibi olmayan düşük gelirli vatandaşlara doğru dağıtmaları sağlanarak, böylece bu konudaki dengesizlik bir ölçüde giderilmiş olur. Elde çok sayıda konut bulundurmanın (emlak vergisi) yükü artacak olan kişiler, sahip oldukları fazla konutları satmak durumunda kalırken; tapu harcı ile birlikte yine emlak vergisi oranlarındaki konut sayısına göre işleyecek olan artan oranlılık sayesinde de, satılan bu konutların, hatta üretim yoluyla piyasaya yeni girecek olanların tekrar varlıklı emlak baronlarının eline geçmesi önlemiş olacaktır. Buna göre, mevcut vergi ve harç oranları tek konut için aynen sürdürülürken, konut sayısındaki artışa bağlı olarak; hem edinme sırasında alınan tapu harcında hem de ev sahiplerinden her yıl alınan emlak vergisinde artan oranlı bir yapıya geçilmesi gerekmektedir.

Hiç yorum yok: