6 Mart 2008 Perşembe

Özel Muayenehane Kapatmalarının Düşündürdükleri

Kamu personel ve ücret rejiminin çarpık ve adaletsiz olduğu konusunda üç aşağı beş yukarı hemen herkes aynı fikirde olmasına rağmen, sıra bu bozuk yapının düzeltilmesi meselesine geldiği vakit, yıllardır kimsenin elini ciddi bir şekilde taşın altına koymadığını görüyoruz.
Kamu çalışanlarının ücretlerindeki en önemli çarpıklık, hiç şüphesiz, kamu ile özel kesim arasındaki benzer statü ve görevlerde çalışanlara verilen maaş ve sağlanan öteki menfaatlerle ilgili uçurumdur. Diğer önemli bir sorun ise, kamunun bizzat kendi içerisindeki ücret derecelendirilmesinde var olan dengesizliktir.
Bu durum, kamu personelinin çalışma şevki ve azmini olumsuz yönde etkilediği için, kamu hizmetlerinden beklenen verim de elde edilememektedir.
Devletin büyük masraflar yapıp yurt dışına göndererek görgü ve deneyimini artırdığı yetişmiş pek çok uzman, özel sektörde, kamuda yaptıkları işin aynısını çok daha yüksek ücretlerle yapma imkanı buldukları için memuriyetten istifa edip özele geçmektedirler. Ekonominin canlı olduğu dönemlerde daha da artan bu durum, yıllardır devam eden ve herkesin şikayetçi olduğu önemli bir problemdir.
Ülkedeki hemen her soruna yetişmek durumunda olan ve bu nedenle de nispeten dar bir sorumluluk ve ilgi alanına sahip bulunan özel şirketlere nazaran düşük bir ücret politikası gütmesi bir ölçüde mazur görülebilecek olan devletn; bununla birlikte, böylesi bir düşüklüğü, kendi nitelikli elemanlarından henüz yeterince istifade etmeden elinden çıkıp gitmelerine sebebiyet vermeyecek derecede tutmak zorunda olduğu da açıktır.
Konuyu, son bir iki yıldan beridir köklü bir kamu yönetimi reformu ile birlikte yeni bir personel rejimine geçişin tartışıldığı Türkiye ile ilgili olarak somuta indirgeyecek olursak, ekonomiden dış politikaya kadar pek çok konuda pozitif bir ivme yakalamış olan Hükümetin, genel bir ücret revizyonu konusunda da pekala müspet bazı adımlar atabilmesinin mümkün olduğunu düşünüyoruz.
Doğrudan halka yönelik hizmet sunması yönüyle görece daha önemli olan sağlık alanında, son dönemde uygulamaya konulan yeni düzenlemelerle, öteden beri yaygın bir biçimde şikayet konusu olan devlet hastanelerindeki hizmet kalitesinin düşüklüğü ile buralarda çalışan kamu görevlisi doktor ve öteki personelin ilgisizliği sorununun belli ölçüde giderildiğini görüyoruz. Nitekim, Zaman Gazetesinin, dünkü manşetinde, döner sermaye gelirlerinden doktor ve diğer sağlık personelinin aylıklarına yapılan aktarmalarda son dönemde yapılan artışlar nedeniyle 1500 kadar doktorun özel muayenehanesini kapatarak artık gayet cazip bir hale gelmiş olan kamu hastanelerinde çalışmaya başladıkları haberine yer vermesi bu görüşümüzü destekler mahiyettedir.
Kamudaki bütün çalışanlar için doktorlarınkine benzer bir uygulama yapılabileceğini söylemiyoruz elbette. Ama, bütün kamu çalışanlarının özlük haklarının uygar bir hayat seviyesinin gerekleri ile ülkenin ve ekonomik durumun gerçekleri çerçevesinde optimum bir noktada dengeye getirilmesinin o kadar da zor olmadığı kanaatindeyiz. Bunun yollarının kurum kurum yada hizmet türleri itibariyle işin uzmanları tarafından ayrı ayrı irdelenerek aranması gerekmektedir. Bu şekilde ancak, rüşvet ve yolsuzlukların, hantal ve çağdışı bürokrasinin “bugün git yarın gel” şeklindeki uygulamalarının ve nitelikli eleman erozyonunu önlenmesi mümkün olabilir. Değilse, ne bir ayağı hastanede diğeri özel muayenehanesinde olan doktorların, ne devlet okulunda ders verirken bir kulağı da özel dersanede olan öğretmenlerin ne de, yasak olduğu halde, dışarıda defter tutarak yada danışmanlık yaparak ek bir gelir sağlamaya çalışan mali personelin bu davranışlarına engel olmak mümkün olacaktır.
Bir düşünün.. hesaplarını incelediği mükellefin kanuna aykırı işlemleri nedeniyle birkaç trilyon lira vergi farkı tespit eden bir denetim elemanı, bunun karşılığında bir ikramiye bile alamazken, mükellefin, sözkonusu inceleme raporunun bozulması için yargıda açtığı davada tuttuğu avukata yada savunmasını hazırlattığı mali müşavire/danışmana vereceği para on milyarlarca lirayı buluyor.
Böyle bir durumun mantıklı bir izahı olabilir mi? Devlet memuru olan denetim elemanı, hazinenin, kanuna aykırı işlem ve eylemler neticesinde gasp edilen vergisini geri alabilmesi için gecesini gündüzüne katarak büyük emekler sarf edip ortaya koyduğu rapor karşılığında, vergi hazineye girse bile, hiçbir taltif ve ödül alamazken; bu raporun mükellef lehine düşürülmesi için çaba gösteren avukat yada mali müşavir büyük paralar kazanmaktadır.
Mükellef adına çalışanlar da kendilerinden emeklerinin karşılığını alacaklardır tabii ki. Bunu tartışmıyoruz zaten. Asıl belirtmek istediğimiz şey, en büyük “patron “olan devletin, makul bir ücret politikasıyla kendi çalışanlarını yeterince motive edememesi meselesidir.
15.01.2005, İstanbul.

Hiç yorum yok: